Hazar Türkleri Asla Yahudi Değildi
1 sayfadaki 1 sayfası
Hazar Türkleri Asla Yahudi Değildi
HAZAR TÜRKLERİ ASLA YAHUDİ DEĞİLDİ!
Cahit Ülkü'den Masonik Uydurmalar
Tarih: 31.01.2005 Saat: 15:33 Yayınlayan: OTUKEN
Son zamanlarda bir de başımıza Hitler’in katlettiği Yahudiler’in Hazar Türkleri olduğu meselesi çıktı. İşin en acıklı tarafı ise bu konuda yazılmış saçma bir yazının Türkçü olduğu iddiasında bulunan ve Prof.Turan Yazgan’ın kontrolünde olan Türk Dünyası Tarih-Kültür dergisinde yayınlanmış olmasıdır.
Amatör bir tarih heveslisi öğretmenin kaleminden çıktığı anlaşılan makale, olduğu gibi Arthur Koestler’in Onüçüncü Kabile adlı kitabındaki saçma sapan teze dayandırılmış.
Bazılarında Araba karşı duyduğu nefret duygusuyla Yahudi’ye sempatik nazarla bakma hastalığı eskiden beri vardır.
Bir kere Arthur Koestler bir Yahudidir ve romancıdır.
Herhalde romancı mahayyilesi ile kaleme aldığı gayr-ı ciddi çalışmasının birileri tarafından kaynak olarak kullanılacağını kendisi dahi düşünmemişti.
L.N.Gumilev, “Eski Ruslar ve Büyük Bozkır Halkları” adlı çalışmasında Koestler’i yerden yere vurur.
Koestler’in çalışması baştan sonra yanlışlarla doludur.
Ona göre Hazarlar, Bizans’daki kanlı olaylarda çok önemli roller oynadılar.
Yalan! Bizans, sadece Araplar’a karşı Hazarlar’ı bir müttefik olarak görmüştür, ama ona karşı (bir evlilik olayının dışında) asla dostane yaklaşmamıştır.
Yine ona göre Hazarlar Vikingler’in Bizans sınırlarına doğru Güney Rusya’yı istila etmesini engellediler.
Halbuki Vikingler Akdeniz boyunca Bizans’a girdiler.
En önemli iddiası ise, “Yahudiler’in Avrupa’ya göç dalgası, daha önce zannedildiği gibi Akdeniz üzerinden değil, Kafkas-ötesinden Polonya ve Merkezi Avrupa üzerinden gerçekleşmiştir.
Dolayısıyla Dağu Avrupa sakinleri Yahudiler’in torunları – otuzuncu İsrail kuşağıdır.” Halbuki bütün tarihi belgeler Koestler’i yalanlamaktadır.
Ruslar’ın Tibet’te bularak “Tibet İncili” adıyla yayınladıkları İncil’de dahi Romalılar’ın Yahudiler’i gemilere doldurarak Roma’ya götürdükleri belirtilmektedir.
Nitekim Hazar devleti yıkıldıktan sonra oradan kaçan Yahudiler ve Yahudi kılıklı bir avuç Hazarlı Kiyef’de toplandıkları sırada, burada ve Moskova’da Yahudi mahalleleri ve havraları vardı.
Bunlar Almanya’dan ticaret yapmak için gelen Yahudiler’di.
X.Yüzyılda Fransa’da, İngiltere’de ve İspanya’da Vikingler’e casusluk ve yataklık edenler Yahudiler’di.
Polonya Yahudileri ise XIV.Yüzyılda Altın Orda karşısında ağır bir yenilgi alan Yogaylo tarafından Kiyef’ten alınıp götürülmüşlerdir.
Hazar devleti yıkılmadan önce burada şiddetli bir iç savaş yaşanmıştı ve ülke adeta ıssızlaşmıştı.
Bu yüzden Ruslar gemilerle gelip Hazar’a çıkarak çevreyi yağlamak için izin istediğinde Hazar meliki (Yahudi) istemeye istemeye izin verdi.
Çünkü karşı koyacak gücü yoktu.
Yahudiler Hazarya’da sadece yönetimi elde tutan küçük bir zümreydi.
Hazarlar hakkında en ciddi bilgileri Arap coğrafyacıların eserlerinde buluyoruz.
İbni Fadlan’ın seyahat notları, Mesudi’nin Muruc ez-Zeheb’i, Mukaddesi’nin Ahsen et-takasim’i, İbni Havkal’ın Kitab-ı Suret el-Ard’ı tarafımızdan çok dikkatli bir şekilde incelenmiştir.
Bu kaynakların hiçbirinde Hazar Türklerinin Yahudiliği kabul ettiğine dair bir işaret yok.
Hemen hepsinin ittifaken söylediği şu: Hazar hakanı (Türk) ve meliki (Yahudi) Yahudidir.
Çevresindekiler de Yahudi dinini kabul etmişlerdir.
Halk Hristiyan, Müslüman ve Yahudiler’den oluşmaktadır.
İçlerinde putperest olanlar da vardır.
(Guzlar, Peçenekler, Başkırtlar, Burtaslar). İbni Havkal bu görüşlere başka bir satır ilave eder ki, oldukça önemlidir: “.. sayıca en az olan grup Yahudilerdir.
En kalabalık olanlar Müslümanlardır.
Ama hakan ve melik Yahudidir.” Dahasını da söyleyelim: Yahudiler ülkede gerçekten az olduğu için ordusu dahi Müslümanlardan, Saklab, Rus, Guz ve Peçenekler’den oluşmaktadır.
Hatta Mesudi’nin kaydına göre, ülkede sadece melikin sarayı kerpiçtendir.
Başka kimsenin kerpiçten ev yapmasına izin vermez.
Hele hele bir kimsenin evinin melikin sarayından daha yüksek olması tasavvur bile edilemez.
Ramazan Şeşen’in “müslümanların camisinin minaresi melikin sarayına nazırdı” şeklinde yaptığı çeviri de doğru değildir.
Doğrusu “.. caminin minaresi melikin sarayından yüksekti” şeklindedir.
Yani Müslümanlar o kadar güçlüydüler.
Şöyle bir soru sorabiliriz: Koca Osmanlı İmparatorluğu’nda Osmanlı hanedanının sayısı ne kadardı? Herhalde tüm akrabalarla birlikte iki üç bini geçmezdi.
Prens Açina kaçıp Türkler’in arasına geldiğinde yanında topu topu beşyüz aile vardı. Yani baştaki yönetici hanedanın şu veya bu milletten, şu yahut bu dinden oluşu, o ülkenin halkının tamamının veya çoğunluğunun da aynı şekilde olmasını gerektirmez.
Hazarya için de söylenecek olan budur. Peki Hazarlar, devletleri yıkıldıktan sonra nereye gittiler? Bir kısmı tekrar dönüp bağıyla bahçesiyle uğraşmaya başladı, bir kısmı kaderini Peçenekler’e, Oğuzlar’a ve Kıpçaklar’a bağladı, bir kısmı da Rusya’ya dağılarak zaman içinde Slavlaştı, Hristiyanlaştı.
Düzene ayak uyduramadıkları için Ruslar’ın “brodnik” dedikleri bu insanlar, daha sonra Türkçeden alınma “Kazak” kelimesiyle anılmaya başladılar.
Bir kısmı Ukrayna’da kaldı ve geçmişin bir hatırası olarak hâlâ da soyadlarının sonunda “-enko” ekini muhafaza ederler.
Büyük bir kısmı da toprak kâşifleri adıyla Sibirya’ya geçtiler ki, geçtiğimiz günlerde Krasnador’da Ahıskalılar’la çatışmaya girenler de onlardır.
Önümüze geleni, dağı taşı Türk sayma hastalığından bir türlü kurtulamadık gitti.
Bu hastalık başımıza çok işler açtı, ama hâlâ ders almayı öğrenemedik. Kısacası Hazar Türkleri’nin Yahudi ve Hitler’in öldürdüklerinin Hazar Türkleri olduğu iddiası koca bir yalandır.
Ahsen BATUR - 1 Şubat 2005 - Yeniçağ
Cahit Ülkü'den Masonik Uydurmalar
Tarih: 31.01.2005 Saat: 15:33 Yayınlayan: OTUKEN
Son zamanlarda bir de başımıza Hitler’in katlettiği Yahudiler’in Hazar Türkleri olduğu meselesi çıktı. İşin en acıklı tarafı ise bu konuda yazılmış saçma bir yazının Türkçü olduğu iddiasında bulunan ve Prof.Turan Yazgan’ın kontrolünde olan Türk Dünyası Tarih-Kültür dergisinde yayınlanmış olmasıdır.
Amatör bir tarih heveslisi öğretmenin kaleminden çıktığı anlaşılan makale, olduğu gibi Arthur Koestler’in Onüçüncü Kabile adlı kitabındaki saçma sapan teze dayandırılmış.
Bazılarında Araba karşı duyduğu nefret duygusuyla Yahudi’ye sempatik nazarla bakma hastalığı eskiden beri vardır.
Bir kere Arthur Koestler bir Yahudidir ve romancıdır.
Herhalde romancı mahayyilesi ile kaleme aldığı gayr-ı ciddi çalışmasının birileri tarafından kaynak olarak kullanılacağını kendisi dahi düşünmemişti.
L.N.Gumilev, “Eski Ruslar ve Büyük Bozkır Halkları” adlı çalışmasında Koestler’i yerden yere vurur.
Koestler’in çalışması baştan sonra yanlışlarla doludur.
Ona göre Hazarlar, Bizans’daki kanlı olaylarda çok önemli roller oynadılar.
Yalan! Bizans, sadece Araplar’a karşı Hazarlar’ı bir müttefik olarak görmüştür, ama ona karşı (bir evlilik olayının dışında) asla dostane yaklaşmamıştır.
Yine ona göre Hazarlar Vikingler’in Bizans sınırlarına doğru Güney Rusya’yı istila etmesini engellediler.
Halbuki Vikingler Akdeniz boyunca Bizans’a girdiler.
En önemli iddiası ise, “Yahudiler’in Avrupa’ya göç dalgası, daha önce zannedildiği gibi Akdeniz üzerinden değil, Kafkas-ötesinden Polonya ve Merkezi Avrupa üzerinden gerçekleşmiştir.
Dolayısıyla Dağu Avrupa sakinleri Yahudiler’in torunları – otuzuncu İsrail kuşağıdır.” Halbuki bütün tarihi belgeler Koestler’i yalanlamaktadır.
Ruslar’ın Tibet’te bularak “Tibet İncili” adıyla yayınladıkları İncil’de dahi Romalılar’ın Yahudiler’i gemilere doldurarak Roma’ya götürdükleri belirtilmektedir.
Nitekim Hazar devleti yıkıldıktan sonra oradan kaçan Yahudiler ve Yahudi kılıklı bir avuç Hazarlı Kiyef’de toplandıkları sırada, burada ve Moskova’da Yahudi mahalleleri ve havraları vardı.
Bunlar Almanya’dan ticaret yapmak için gelen Yahudiler’di.
X.Yüzyılda Fransa’da, İngiltere’de ve İspanya’da Vikingler’e casusluk ve yataklık edenler Yahudiler’di.
Polonya Yahudileri ise XIV.Yüzyılda Altın Orda karşısında ağır bir yenilgi alan Yogaylo tarafından Kiyef’ten alınıp götürülmüşlerdir.
Hazar devleti yıkılmadan önce burada şiddetli bir iç savaş yaşanmıştı ve ülke adeta ıssızlaşmıştı.
Bu yüzden Ruslar gemilerle gelip Hazar’a çıkarak çevreyi yağlamak için izin istediğinde Hazar meliki (Yahudi) istemeye istemeye izin verdi.
Çünkü karşı koyacak gücü yoktu.
Yahudiler Hazarya’da sadece yönetimi elde tutan küçük bir zümreydi.
Hazarlar hakkında en ciddi bilgileri Arap coğrafyacıların eserlerinde buluyoruz.
İbni Fadlan’ın seyahat notları, Mesudi’nin Muruc ez-Zeheb’i, Mukaddesi’nin Ahsen et-takasim’i, İbni Havkal’ın Kitab-ı Suret el-Ard’ı tarafımızdan çok dikkatli bir şekilde incelenmiştir.
Bu kaynakların hiçbirinde Hazar Türklerinin Yahudiliği kabul ettiğine dair bir işaret yok.
Hemen hepsinin ittifaken söylediği şu: Hazar hakanı (Türk) ve meliki (Yahudi) Yahudidir.
Çevresindekiler de Yahudi dinini kabul etmişlerdir.
Halk Hristiyan, Müslüman ve Yahudiler’den oluşmaktadır.
İçlerinde putperest olanlar da vardır.
(Guzlar, Peçenekler, Başkırtlar, Burtaslar). İbni Havkal bu görüşlere başka bir satır ilave eder ki, oldukça önemlidir: “.. sayıca en az olan grup Yahudilerdir.
En kalabalık olanlar Müslümanlardır.
Ama hakan ve melik Yahudidir.” Dahasını da söyleyelim: Yahudiler ülkede gerçekten az olduğu için ordusu dahi Müslümanlardan, Saklab, Rus, Guz ve Peçenekler’den oluşmaktadır.
Hatta Mesudi’nin kaydına göre, ülkede sadece melikin sarayı kerpiçtendir.
Başka kimsenin kerpiçten ev yapmasına izin vermez.
Hele hele bir kimsenin evinin melikin sarayından daha yüksek olması tasavvur bile edilemez.
Ramazan Şeşen’in “müslümanların camisinin minaresi melikin sarayına nazırdı” şeklinde yaptığı çeviri de doğru değildir.
Doğrusu “.. caminin minaresi melikin sarayından yüksekti” şeklindedir.
Yani Müslümanlar o kadar güçlüydüler.
Şöyle bir soru sorabiliriz: Koca Osmanlı İmparatorluğu’nda Osmanlı hanedanının sayısı ne kadardı? Herhalde tüm akrabalarla birlikte iki üç bini geçmezdi.
Prens Açina kaçıp Türkler’in arasına geldiğinde yanında topu topu beşyüz aile vardı. Yani baştaki yönetici hanedanın şu veya bu milletten, şu yahut bu dinden oluşu, o ülkenin halkının tamamının veya çoğunluğunun da aynı şekilde olmasını gerektirmez.
Hazarya için de söylenecek olan budur. Peki Hazarlar, devletleri yıkıldıktan sonra nereye gittiler? Bir kısmı tekrar dönüp bağıyla bahçesiyle uğraşmaya başladı, bir kısmı kaderini Peçenekler’e, Oğuzlar’a ve Kıpçaklar’a bağladı, bir kısmı da Rusya’ya dağılarak zaman içinde Slavlaştı, Hristiyanlaştı.
Düzene ayak uyduramadıkları için Ruslar’ın “brodnik” dedikleri bu insanlar, daha sonra Türkçeden alınma “Kazak” kelimesiyle anılmaya başladılar.
Bir kısmı Ukrayna’da kaldı ve geçmişin bir hatırası olarak hâlâ da soyadlarının sonunda “-enko” ekini muhafaza ederler.
Büyük bir kısmı da toprak kâşifleri adıyla Sibirya’ya geçtiler ki, geçtiğimiz günlerde Krasnador’da Ahıskalılar’la çatışmaya girenler de onlardır.
Önümüze geleni, dağı taşı Türk sayma hastalığından bir türlü kurtulamadık gitti.
Bu hastalık başımıza çok işler açtı, ama hâlâ ders almayı öğrenemedik. Kısacası Hazar Türkleri’nin Yahudi ve Hitler’in öldürdüklerinin Hazar Türkleri olduğu iddiası koca bir yalandır.
Ahsen BATUR - 1 Şubat 2005 - Yeniçağ
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz